Dinlediğimiz ve Okuduğumuz İçeriklerden Daha İyi Verim Alabilmenin Yolları

Bugün birçok insanın bir şey dinlerken ya da okurken en çok zorlandığı konulardan biri, dinlediği ya da okuduğu o şeyden verim almak. Yani okuyoruz, dinliyoruz fakat okumamız ya da dinlememiz bittikten sonra anlatılan şey çok açık olmasına rağmen anlamakta, anladığımızı ifade etmekte, o şeyi uzun süre zihnimizde tutmakta, amel etmekte ya da öğrenmede zorlanabiliyoruz. İnsanlık tarihinde derslere, eğitimlere, kitaplara bu kadar kolay ulaşılan ama bununla birlikte amel etmenin de bu kadar zorlaştığı başka bir devir gelmiş midir? Allahu a’lem.

Birçok defa duymuş ya da yaşamışızdır: “Kitap okurken bir sayfanın sonuna geldiğimde ne okuduğumu bile hatırlamıyorum.”, “Dinlediğim şeyleri anlayabilmek ve aklımda tutabilmek için defalarca tekrar dinleme ihtiyacı duyuyorum.” Elbette dinlediğimiz ya da okuduğumuz şeyin zorluğu onu idrak etme sürecimizi etkiler. Bizim bu yazıda değineceğimiz şey, genel olarak dinlediğimiz ya da okuduğumuz şeyin zorluğundan bağımsız olarak yaşadığımız problem.

Haris el-Muhasibi er-Riaye adlı eserinde hikmet ehlinden bazılarının bu konuda örneğini bizlere aktarıyor:

“‘Çiftçi tohum ekmek için çıktı. Avcuna tohumları alıp serpti. Serptiği tohumların bir kısmı yolun kenarına kaçtı. Kuşlar yola kaçan bu tohumları götürdü. Bir kısmı da üzerinde az miktarda toprak ve nem olan sert kaya üzerine yayıldı. Bu tohumlar yeşerdi, kökü sert kayaya ulaşınca onu aşamadığından dolayı kurudu. Serptiği tohumların bir kısmı da dikenli, verimli toprak üzerine geldi. Tohum yeşerdi ancak dikenlere ulaşınca dikenler onu boğdu ve onu sararak telef etti. Diğerlerinin aksine tohumun geri kalanı yol üstünde olmayan, dikensiz, sert kaya yerine verimli toprağa denk geldi. Bu nedenle yeşerip büyüdü ve meyvesini verdi.’

Örnekte bahsedilen çiftçi; hikmet sahibini temsil eder. Tohumlar da hikmet ehlinin söylediği doğru sözlerdir. Yol üzerine kaçan tohumlar, sözü isteksiz dinleyen kimseye işaret eder. Şeytan kısa sürede o sözü kalbinden söküp alır ve unutturur. Tohumun sert kaya üzerine denk gelmesi; sözü dinleyip güzelliğini fark eden, ancak kalbinden amel etmeye azim olmadığından kalbinde yer etmeyen kişidir. Tohumların verimli ancak dikenli toprağa denk gelmesi; amel etmeye azmederek sözü dinleyen ancak şehvetlerle karşılaştığında onlara yenik düşüp azmi kırılan kimsedir. Bu kimse azmi kırılınca yapmak istediklerinden vazgeçer. Tohumların yol üzerinde olmayan, dikensiz, sert kaya yerine verimli toprağa gelmesi; sözü amel etmek niyetiyle dinleyen kimsedir. Bu, sözü doğru anlayan, sonra gerektiği zaman sözün gerektirdiğini sabırla yerine getiren ve şehvetlerine yenilmeyen kimsedir.”

Niyetini Gözden Geçirdin Mi?

Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem, “Ameller niyetlere göredir.” buyuruyor. (Müslim, İmâre, 155; Buhârî, Bedü”l vahy, 1) Bu hadis, bizim için çok büyük önem arz ediyor. Hadis kitaplarımızın çoğunun bu hadisle başlaması, hadis alimlerimizin çoğunun hadis kitaplarına bu hadisle başlaması bir hikmete ve öneme binaen olmalı. Sadece dinimiz açısından değerlendirdiğimizde bile bu hadis bizim için temel bir bilgi niteliğinde. Örneğin ben bir amel işlerken kimin rızasını arayarak bunu yapıyorsam, ona göre karşılık bulacağım. Hadisin devamında dendiği gibi, “…Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü”nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeyedir.”

Bu hadisi sadece salih amellerimizde değil, genel olarak tüm amellerimizde uygulamaya çalışırsak kesinlikle farkı kısa sürede göreceğiz. Kitap örneğinde olduğu gibi “Tohumların yol üzerinde olmayan, dikensiz, sert kaya yerine verimli toprağa gelmesi; sözü amel etmek niyetiyle dinleyen kimsedir.” Yani dinlerken/okurken hangi niyetle dinliyorsak, o niyetin karşılığını alacağız. Gerçekten idrak etme, anlama niyeti ile okuduğumuzda/dinlediğimizde o şeye odaklanmamız kolaylaşır, o işi yaparken başka bir şeyle ilgilenerek dikkatimizi dağıtma ihtimalimiz de çok az olur. “Ders bitse de gitsek”, “Şu video/kitap bitsin de hemen diğer işlere koyulayım”, “Kitap bitimi/video bitimi gelsin de sosyal medya hesabımda bu dersleri aldığımı hemen paylaşayım, notlar düşeyim.” gibi niyetlerle okuduğumuz/dinlediğimiz bir şeyden ne kadar verim alabiliriz ki?

Doğru Bir Şekilde Odaklanmak

Dinlediğimiz/okuduğumuz şeye doğru bir şekilde odaklanmak, o şeyden aldığımız verimi doğrudan etkileyen, niyetten sonra en önemli faktördür. Vehb ibn Munebbih’in şöyle dediği rivayet edilir:

“Kişinin bedeninin sakinleşmesi, bakışlarının odaklanması, dinlediğine kulağını ve aklını vermesi ve amel etmeye azmetmesi, dinlemenin adabındandır. Yüce Allah’ın sevdiği dinleme; kulun bedenini başka bir şeyle meşgul etmemesi, kalbini dinlediğine yöneltmesi, kalbin gördükleri ile oyalanmaması için bakışlarını sağa sola çevirmemesi, aklını yalnızca dinlediği şeye vermesi ve aklından başka bir şey geçirmemesidir.”

O zaman kendimize soralım, izlerken/dinlerken kısa süre aralıklarla telefonumdan sosyal medyada gezindiğim, mesajlarımı kontrol edip cevapladığım ya da bulunduğum ortamdaki başka şeylerle ilgilendiğim bir içerikten ne kadar verim alabilirim? Bunu ifade ettikten sonra aklımıza şöyle sorular gelebilir, her zaman bir şeyi dinlemek/izlemek için sessiz sakin ortamlarımız olmuyor ki! Çok doğru. Her birimizin koşulları farklı. Önemli olan etraftaki şartlara rağmen azmetmek, niyetimizi düzgün tutarak odaklanmaya çalışmak. Düzgün bir şekilde dikkatimizi verebildiğimizde, koşulların etkisi çok büyük oranda azalacaktır. Fakat dikkatimizi vermediğimiz, kendisi ile meşgulken başka şeylerle ilgilendiğimiz durumlarda bulunduğumuz ortam elverişli olsa bile verim almak güçleşecektir.

İstiğfar

Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem buyuruyor ki, “Kul, bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tevbe ettiği takdirde cilalanıp silinir. O günahı tekrar işlediği/günaha devam ettiği zaman, o siyah nokta da gittikçe büyür, kalbi istila eder.” (Tirmizî, Tefsîr, 83)

Başka bir hadiste ise şöyle geçiyor, “Şunu da bilin ki insan vücudunda bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün beden düzelir; o bozuk olursa bütün beden bozulur; azalar ona tabidir. Dikkat edin o et parçası kalptir.” (Buhari, İman, 39)

Dinlediğimiz ve okuduğumuz şeyler ile amel edemiyor oluşumuzun nedenlerinden biri de tevbe etmediğimiz günahlarımızın kalbimizi istila etmesidir. Düzenli olarak istiğfar etmek, tevbe etmek, hayat düzenimizi geliştirmek, ruh halimizi ve imanımızı kötü etkileyecek amellerden kaçınmak kavrayışımızı da arttıracaktır.

Faydasız İşlerden Uzaklaşmak Zihnin Daha Berrak Olmasını Sağlar

Niyetimizi doğru tutarak ve düzgün bir şekilde odaklanarak koyulduğumuz işten de verim almama ihtimalimiz var mı? Elbette. O işin zorluğu ve bizim yeteneklerimizden ayrı olarak, koyulduğumuz işten verim almamızı engelleyen birkaç husus daha var. Bunlardan biri faydasız işlerle çok meşgul olmak. En kıymetli varlığımız olan zamanımızı faydasız işlerle geçirmek, büyük bir nimeti israf etmek gibi bir zafiyetin yanı sıra, israf etmediğimiz zamanların da bereketinin de dağılmasına sebep olur.  Gün içerisinde en çok ne ile meşgul oluyorsak, aklımız ve kalbimiz de onlarla meşgul olacaktır. Gün boyunca faydasız sosyal medya içerikleri ile ilgileniyorsam, ciddi bir şekilde bir şeyler öğrenme ve amel etme niyetiyle başladığım bir şeyden verim almam zorlaşır. Yapacağım şey gözümde büyür, daha sıkıcı gelmeye başlar ve devam ettirmem de imkansız hale gelir.

Umutsuzluğa Kapılmayacağız…

Umutsuzluk şeytanın bize kuracağı en büyük tuzaklardan biridir. Bir yandan bize eski günahlarımızı hatırlatarak bugünümüzü istila eder, bir yandan gelecekten yana umutsuz hale getirerek yine bu günümüzün hayırla geçmesini engeller. Ama Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem diyor ki; “Kötülük işlersen, hemen arkasından iyilik yap ki, o kötülüğü silip süpürsün.” (Tirmizî, Birr 55) Kötü bir iş yapsak da tevbeyle hemen iyi işlere koyulacağız ve koyulduktan sonra o kötü işin silindiğine, affedildiğine iman edeceğiz.

“Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür.” (Hud, 114)

Exit mobile version