Kur’an Hıfzı Üzerine Tavsiyeler
KUR’AN HIFZI ÜZERİNE TAVSİYELER
Bismillahirrahmanirrahim
Hıfz kelime anlamı olarak “ezberlemek sureti ile korumak ve muhafaza etmek” anlamını içerir. Hıfz, bilindiği gibi ilmin korunmasındaki en büyük usul ve cihetlerden biridir. Hakeza ilmin menbaı olan Hıfzu’l-Kur’an, ele alınan araç, amaç ve hedef itibariyle, hem Allahu Teala’nın katında hem de insanların yanında en önemli konuma sahiptir.
O şöyle buyuruyor;
(Biz seçtiğimiz kullara,bu kitabı mirasçı olarak bıraktık.)
(Zikri biz indirdik ve onu koruyacak olanlarda biziz.)
Allahu Teala, ayette de zikredildiği gibi, indirdiği kitabını çeşitli vasıtalarla tahrif olmaktan korumuş ve muhafaza etmiştir . İşte bu korumayı sağlayacak vasıtalardan biri ve iki taraflı en büyük lütuf, Allahu Teala’nın seçtiği kullarının hıfzında mübarak lafz-ı celillerini korumasıdır. Şüphe yok ki bu, bir kula verilebilecek en büyük ikram ve sonsuz bir mükafattır.
Kur’an-ı Kerim’in ezberlenmesi noktasında müjdeleyici vasfa sahip birkaç hadis zikredelim;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor;
(Ümmetimin en şereflileri, Kur’an’ı ezberleyenlerdir.)
(Yaşlanmış bir müslümana, aşırı gitmeyip ahkamıyla amel etmekten kaçınmayan Kur’an
hafızlarına ve adil hükümdara saygı göstermek, Allah’a duyulan saygı ve ta’zimden ileri gelir.)
(Kur’an’ı ezberleyen kimse, kıyamet günü cennet ehlinin reisleridir.)
(Kimin Kur’an’ı okur, ezberler ve muhafaza ederse Allah o kimseyi cennete koyar ve ailesinden
olan on kişiye de şefaatçi kılar.)
Bu hadislerin Arapça metinlerinde genellikle hafız kelimesi hamil (yük taşıyan) lafzıyla ifade edilmiştir. Bunun sebebi, hafızın yük taşıyan hamallar gibi Kur’an’ı zorluklar içinde zihninde taşımasıdır. Ve bu zorluk, onu ezberlemekten çok onu muhafaza etmeye yönelik bir zorluktur. Muhakkak ki, her an murakabe ile ezberi zihinde tutmaya çalışmak, ezberleyip geçmekten çok daha zordur.
İşte burada maksadlar ortaya çıkmakta ve niyetler aşikar olmaktadır. Kur’an’ı ezberledikten sonra unutan, Allah’ın mubarek kitabı için bir çabası olmayan, onu yaşamada gevşek davranan ile Kur’an’ı koruma ,okuma, anlama ve tatbik etme konusunda hırslı olanları ayıran mihenk taşı bu noktadır. MÜkafatı yada ukubatı celbedecek nokta ile amelleri takdim etme ve nimete şükür edası işte burasıdır. Buradan anlaşılmalıdır ki yukarıda zikredilen hadisler aslında hafızlara değil esas hamil olanlara munhasırdır.Yani ne ezberlediğinin bilincinde olan ve bununla amel edenler yöneliktir…
Bu noktada önce kendime sonra da Kur’an ezberiyle ilgilenen kardeşlerime birkaç tavsiye ve nasihatım olacaktır;
Ey gönlünü, hüznünü, kederini, sevincini, hayatını, vaktini her şeyini Kur’an’a sunarak ezbere başlayan veya başlamak isteyen Kardeşim..
Ey fedakar ve azimkar kardeşim; bil ki azmettiğin yol yolların en hayırlısı, bu yolun yolcuları ise ümmetin en şereflileridir. Ve yine bil ki hıfz ehli üzerine Allah iki büyük sorumluluk yüklemiştir.
Bu sorumluluklardan bir tanesi ve Kur’ an taşıyıcılarının dikkat etmesi gereken en büyük nokta ‘Ezberi korumak’ tır. Zira hafız, ezberlediği mübarek ayetleri unutmamalıdır. Bu nokta yukarıda da bahsi geçtiği gibi, nimete şükretme noktasıdır.
Bilindiği gibi, Allah Subhanehu ve Teala’nın sünnetlerinden bir tanesi de, verdiği nimet karşısında şükredilmediği takdirde kişiyi zıddıyla cezalandırmasıdır. Yani nimetini geri almasıdır. Bu nimetin en büyük şükrü ise muhakkak ki onu zihinde tutmak ve onunla amel etmektir. Bunun tersi ise nimete nankörlük olup, nimeti kaybetmeye sebep olur. Yani Allah hıfız nimetini, ezberlediği ayetleri unutturmak suretiyle geri alır ve Kur’an’ı , ahirette aleyhine hüccet kılar.Nitekim ezberlenen bir ayetin unutulması sonucunda, ahirette de o kişinin unutulacağına dair haber veren hadisler mevcuttur. (Bunlardan olmaktan Allah sığınırız.) Bu noktada kişi Allahtan korkmalı ve bu yolda gayretkar olmalıdır.
Ve yine hafızların dikkat etmesi gereken en önemli ikinci nokta ise ezberlediği ve aynı zamanda hamili olduğu ayetlerle amel etmektir. Ehlu’l Hıfz; ayetleri hem zihninde canlı tutmalı hem lisanında canlı tutmalı hem de kalbinde canlı tutmalı. Dikkat edin, Salih amel ancak kalpte canlılığını koruyan ayetlerin tezahürleridir.
Üçüncü nokta ise konum itibariyle Kur’an hıfzı,İslam’da alim vasfına sahib olmanın ön şartlarından biridir.Bu noktada hafızların önemi ve kıymeti belli olmaktadır.Yalnız şurası bir gerçektir ki, bu önem, kıymet ve vasıf, ezberlediğini koruyan ve hükümleriyle amel eden, bu konuda hırslı olan hafızlar için geçerlidir.Nitekim, Kur’an’ı ezberlemiş olmasına rağmen, gereğince amel etmeyenler, bizzat alimler tarafından cahiller zümresine dahil edilmiştir. Amel şartı ise bildiğimiz gibi tüm ilimler için geçerlidir. Amel etmeyen ilim sahibleri, kitap yüklü merkepler olarak vasıflandırılmış ve vaid nasslarına muhatap kılınmışlardır. Ancak bu nasslara muhatap olan ilk zümre ise muhatap olduğu konu ve alanın önemi itibariyle Allahın kendi kelamını ezberletmek ile şereflendirdiği ancak bu şerefin hakkını yerine getirmeyen ezberlediklerini anlama ve amel etme konusunda hırslı ve gayretli olmayan hıfz ehlidir.
Nitekim Selef alimlerinden biri şöyle söylemişlerdir;
“Kur’an kendisiyle amel edilsin diye indirilmiştir. Öyleyse biz onu ancak amel etmek için okuruz.”
İbn Mesûd der ki:
‘Kur’ân’ı şiir okur gibi durup düşünmeden okumayın. Heceleri üzerinde durup düşünün, onunla kalbinizi harekete getirin. Bir an önce sûrenin sonuna ulaşmayı düşünmeyin.’
Abdurrahman b. Ebî Leylâ ise şöyle diyor:
Hûd Sûresi’ni okuduğum bir sırada huzuruma bir kadın giriverdi; şöyle dedi: ‘Ey Abdurrahman! Sen Hûd Sûresi’ni böyle mi okuyorsun? Allah’a andolsun, altı aydan beri bu sûreyi okumaktayım, hâlâ bitiremedim.’ (İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, 1/228-230.)
Burada bize düşen her noktada selef alimlerini ve ilim ehlini örnek aldığımız gibi bu konuda da onları örnek almaktır.Onların Kur’an’a yaklaşma amaçları onu okuma ve ezberleme gayreti ne içindi bunu bilmek ve Kur’an’a onlar gibi yaklaşmamız gerekmektedir.
Dil ile söylemekten ibaret bir şükür değil, amele yansıyan bir şükür gereklidir.Bu bağlamda hıfz eden kişi ezberlediği ayetleri sıkı sıkıya zihninde tutmalı, Kuranın gerçek anlamda bir hamili olmalı, ayetleri tefekkür, tedebbür ve kıraat etmeli, gereğince de amel etmelidir.
Bir şair şöyle söylüyor;
“Muhakkak ki sen Kur’anı korursan bil ki oda seni korumaktadır.”
Bir kul Kur’anı zihninde ve amellerinde koruduğu sürece Allah da kulu bu hayırlı ameli vesilesiyle iki boyutlu bir korumaya alır.Dünyada sıkıntısını gidermek ve ihtiyaçlarına icabet etmek, ahirette ise,ateş ile kul arasında Kur’anı kalkan kılmak suretiyle korur.
Amele yansıyan bir hıfz, ne büyük bir nimet, ne büyük bir ecir ne büyük şeref ve mükafattır.
Allah Subhanehu ve Teala kelamını ezberlemek ve amel etmekle bizi şereflendirsin. Bu noktada bize azim ve kararlılık versin. O hayırlı nesil gibi Kur’anın hakkını vermeyi nasib etsin. Kur’anı gönlümüze şifa ve rahmet, ahirette günahlarımıza kefaret ve lehimize hüccet kılsın.. Onunla hüznümüzü ve derdimizi gidersin.
Ve Kur’an’ı Gözümüzün nuru, gönlümüzün baharı kılsın.
Allahumma amin.
Havle Malik
GencMuslumanlar.com
Allah razı Efendimiz Hoşnut Olsun inşa Allah…