Ankara’da bir Selçuklu Mirası; Arslanhane Camii
Arslanhane veya diğer adı ile Ahi Şerafeddin Camii, Ankara’nın Altındağ ilçesi, Samanpazarı Mahallesinde bulunan Selçuklu dönemine ait muazzam eser.
Caminin, minberindeki kitabede, Selçuklu Sultanı Mesud b.Keykâvus (II. Mesud) zamanında , ahî kardeşler Ahi Hüsameddin ve Ahi Hasaneddin tarafından 1290 yılında yaptırıldığı belirtilmekte ise de bu tarih restorasyon tarihi olarak düşünülmekte ve caminin esas 13.yy başlarında yapıldığı ileri sürülmektedir. Ahi Hüsameddin, caminin adı ile anıldığı Ahi Şerafeddin’in babasıdır.
Ben camiyi henüz mosquesty hesabı yok iken 2015 senesinde bir ramazan ayında ziyaret etmiş ve Ankara’da böylesine tarihi bir cami olmasına çok şaşırmıştım. Mosquesty hesabında bu camiyi paylaştığım zaman da aynı şaşkınlık mesajlarını Ankaralılar tarafından almıştım. Ankara’nın çok bilinmeyen bu değerini daha çok kişi tarafından bilinmesi ve ziyaret edilmesi amacıyla bu yazıda Arslanhane Camii’yi kalame aldım.
Caminin bir isminin Arslanhane olmasının sebebi bu bölgede Roma döneminden kalma aslan heykelciklerinin bulunmasıdır. Ayrıca Ahi Şerafeddin Türbesinin duvarına gömülü bir aslan heykeli olması nedeniyle halk arasında bu camiye Arslanhane denilmiştir.
Arslanhane Camii deyince akla ilk mihrabı geliyor.
Bir sanat eseri. Bu sanatı anarken de Turan Koç’un İslam Estetiği kitabından şu sözleri de anmak istiyorum. “Eğer gerçek bir edebiyattan,sanattan ve güzellikten söz edilecekse bunun kaynağını İslam’da aramalıyız. Çünkü evrensel sanatın da güzelliğin de kaynağı islamdır. İslam sanatının en belirgin özelliği ruhun mutlaka açılan penceresinin aydınlığında gelişmiş bir sanat olmasıdır.”
Hakikaten ruhun taşa işlediğini görünce insan, güzelliğin kaynağının islam olduğunu derinden hissediyor. Bugün bu sanata baktığımızda , 800 yıl sonra dahi, bunu hissediyor ve düşünüyorsak o taş yalnızca taş değildir.
Mosquesty vesilesiyle birçok camiye gittim, hamdolsun. Led ışıklı mihrap görmüşlüğüm de var. Sekiz asır öncesinin müslümanlarına taşı nakış gibi işleten, estetikte zirveye çıkaran o ruh ne ise bugün kaybettiğimiz ruh odur.
Mihrap güzelliğiyle nam salmış, Eşrefoğlu Camii, Yeşil Camii veya Kurtuba Camii’yi görmek henüz nasip olmadı fakat gördüklerim arasında en güzel mihrap bu idi diyebilirim.
Mihrap mozaik çinilerle bezenmiştir. Süslemesinde çini mozaiklerle birlikte alçı kabartma tekniğinin kullanılmıştır ki bu Anadolu’daki ilk örneğidir.Üst kısmında alçı kabartma tekniğinden, şakayık bezemelerin olduğu bir rozet bulunmaktadır.
Mihrapta yazan ayet ise Âli Îmran suresinin 18. ayetidir; “Allah, melekler ve ilim sahipleri O’ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. O’ndan başka ilah yoktur, O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Caminin ahşap minberi de mihrap kadar gösterişlidir. Geometrik desenleri ve ince işlemesiyle göz dolduran minberin, üzerindeki kitabede Ahi Şerafettin tarafından dülger Ebubekir Mehmet’e tamir ettirildiği yazmaktadır.
Cami tek katlıdır, içi büyük dikdörtgendir. İçerisinde yirmidört ahşap sütun bulunmaktadır. Camiyi diğer camilerden ayıran bir diğer özellik ise yapımında Roma ve Bizans devrine ait devşirme parçaların kullanılmış olmasıdır. Ahşap sütun başlıklarında ve minaresinde bu malzemelerin örneği görülebilir. Bu malzemelerin islam sanatıyla uyumlu bir şekilde kullanılması ise ayrı bir sanattır.
Bakıldığında sade görünen fakat her detayında ayrı bir sanatın bulunduğu caminin, tavanı ise çantı tekniğiyle yapılmıştır. Bir diğer deyişle çivi kullanılmadan, ahşap geçme tekniği uygulanmıştır.
Caminin üç kapısı bulunmaktadır. Ana kapısı olan kuzey kapı minareye bitişiktir. Kesme taş tekniği kullanılan kapı, taç kapı hüviyetindedir.
Her detayı ayrı bir sanat olan caminin minaresi ise mavi ve lacivert çinilerle süslenmiş, devşirme malzemeler islam sanatıyla uyumlu bir şekilde kullanılmıştır.
Özellikle Selçuklu mimarisinin ben de düşündürdüğü şey “sadeliğin gösterişi”dir. Muhteşem bir sadelik bütünlüğü fakat her detayında muhteşem bir gösteriş.
Sezai Karakoç “İslamın Dirilişi” kitabında müslümanı, sanatında, edebiyatında , namazında ve her alanda derinleşmeye davet eder. Müslümanın sanatta derinleşmesinin bir örneğidir Arslanhane Camii.
“Şüphesiz benim namazım, kurbanım,hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin rabbi Allah içindir” (En’âm,162) ayetinin muhatapları için, şüphesiz sanat da alemlerin rabbi Allah içindir.
Teravihleri evde kıldığımız şu corona günlerinde elimizden hiç alınmayacak sandığımız, çoğu zaman farkında bile olmadığımız nimetlerin farkına varmayı ve şükretmeyi Allah bizlere nasip etsin. Arslanhane Camide’de de teravihler bir başkadır ve hatimle kılınır. Allah tekrar camilere kavuşmayı ve nice ramazanlar görmeyi nasip etsin. Bizlere bu eserleri bırakan ecdadımızdan Allah razı olsun. Selametle.
Tanpınar’ın Beş Şehir isimli kitabında zikredilmiş, biz de oradan haberdar olduk hamdolsun