Çin Kampından Nasıl Kurtuldum? – Gulbahar Haitiwaji
Çin’in “Yeniden Eğitim Kampları” adı altında Uygurlara uyguladığı baskı ve işkencenin ayrıntılarını ortaya çıkaran gerçek bir yaşam öyküsü… Doğu Türkistan’ın eşi görülmemiş baskı altına alınmasından hemen önce 2006’da Fransa’ya ailesi ile kaçar Gulbahar. Emekliliği ile ilgili bir takım belgeleri imzalaması bahane edilerek Çin’e davet edilip tutuklanan, sorgulanan ve istismar edilen Uygur yazar Gülbahar Haitiwaji yaşadıklarını anlatır bu kitapta. Korku dolu günler geçirir, üstelik hangi sebepten ne kadarlık bir süre için gözaltına alındığını bilmez.
29 Ocak 2017’den 12 Mart 2019’a kadar gözaltı merkezinde ve toplama kampında alıkonur Gülbahar Haitiwaji. Tutuklu bulunduğu süre boyunca, defalarca yaptığı başvurularına rağmen savunması için hiçbir zaman avukat tutamaz. Gözaltı merkezlerinde veya toplama kamplarında yaşam koşulları çok kötüdür. Normalde 15 veya en fazla 20 kişinin kalabileceği odalarda 30-40 kişilik gruplar halinde tutulurlar. İnsan sağlığına zarar verecek şekilde bekletilmiş yiyecekler verilir mahkumlara. Kaldıkları toplama kampında kışın sıcaklık eksi 30 dereceyi gösterirken dışarıda kalmak zorunda bırakılırlar.
Geceleri ışıklar söndürülmediği için ışık altında uyumak zorundadırlar. Ayrıca gece nöbet tutup, gündüz 11 saat psikolojik siyasi çalışmalar yaptırılır. Koğuşta Uygurca konuşmak, dua etmek yasaktır.
Kocasına ve kızına terörist demek için bahane olarak; eşinin Fransa’ya siyasi sığınma başvurusunda bulunduğunu ve kızının Uygurlar tarafından düzenlenen Çin karşıtı protestolara katılmasını kullanırlar. Gülbahar Haitiwaji de bir Çin vatandaşı olarak ailesinin yasa dışı davranışlarını Çin Komünist Partisine bildirme yükümlülüğü olduğunu söylerler.
Kızının çabaları ile Fransız hükümeti müdahalesiyle toplama kampından çıkabilir ve ailesine yeniden kavuşur Gülbahar Haitiwaji.
Kitaptan bazı alıntılar;
“Kamplarda yaşam ve ölüm arasında bir fark yoktu. Gece, gardiyanların ayak sesleri bizi uyandırdığında yüzlerce kez beni kurşuna dizmeye geldiklerini sandım…”
“Ölüm her yerde sinsi sinsi dolaşıyordu. Hemşireler, bizi aşılamak için soğuk elleriyle kollarımızı tuttuklarında, bizi zehirlemeye çalıştıklarına inandım. İşte burası, hayata geçirilen kamp sisteminin karmaşık hedefininin ne olduğunu anladığım yer oldu: Amaçları bizi soğukkanlılıkla öldürmek değil, yavaş yavaş ortadan kaldırmaktı. O kadar yavaş ki kimse yok olduğunuzu fark etmeyecekti…”
“Anlattıklarımın hepsi tamamen gerçek! Yaşadığım hiçbir şey, olayın şartlarını abartan hastalıklı bir mahkûm fantezisi tezahürü değil. Binlerce kişi gibi ben de bizi hapseden, bize işkence yapan Çin’in çılgın kasırgasında sürüklendim…”
“Beni önce yedi yıl ‘yeniden eğitim’ kampına mahkûm ettiler. Vücuduma işkence ettiler ve zihnimi çılgınlığın sınırına getirdiler. Ve şimdi, davamı inceledikten sonra bir yargıç, aslında masum olduğuma karar vermişti…”
‘Uygurlar teröristti ve bu yüzden ben, Fransa’da bir mülteci olan Gülbahar da, Uygur olduğum için teröristtim.’ Birbirini izleyen propaganda dalgaları üzerime çullandı ve aylar boyunca mantığımın, aklımın bir kısmını kaybettim. Param parça edilen ruhum çalındı. Önce gözaltı merkezinde, sonra kamplarda. Onları asla geri alamayacağım.
Çin Kampından Nasıl Kurtuldum?
Gulbahar Haitiwaji
Mihrabad Yayınları
240 sayfa