Ebu Huzeyfe:
اِجْلِسْ، اِجْلِسْ
Otur sen otur.
أَبَتِ وَأَخِي الوَلِيد أَهْلاً أهلاً وَمَرْحَباً تَفَضَّلا
Babacığım ve kardeşim Velid, hoşgeldiniz merhaba buyurun.
أَ لا تَجْلِسُ يا أَبَتِ ؟
Oturmaz mısın babacığım?
Utbe bin Rebia:
تَأْكُلُ وعَبْدُكَ مِنْ إِناءٍ وَاحِدٍ؟
Kölenle aynı kaptan mı yiyorsun?
Ebu Huzeyfe:
لا تَقُومُ حَتَّى تَفْرُغَ مِنْ طَعامِكَ يا سالِم
Yemeğini bitirene kadar kalkma Salim.
Salim:
لا بَأْسَ يا سَيِّدي قَدْ شَبِعْتُ، طابَ نَهارُكَ يا سَيِّدي
Önemli değil efendim doydum. İyi günler efendim.
Ebu Huzeyfe:
ما كان يَنْبَغي أَنْ تَكْسِرَ قَلْبَهُ
Kalbini kırman gerekmezdi.
Utbe bin Rebia:
وتُعاتِبُني في عَبْدِكَ يا أبا حُذَيْفة
Kölen için bana sitem mi ediyorsun Ebu Huzeyfe?
ما تَقُولُ قُرَيْشٌ إِنْ عَرَفَتْ أنْ ابنَ عتبة بِنْ ربيعة – سَيِّدُ عَبْدِ شَمْسِ- يُطعِمُ عَبْدَهُ في إِناءٍ وَاحِد
Kureyşliler Utbe bin Rebia’nın oğlunun-bir Abdi Şems efendisinin- kölesiyle aynı kaptan yediğini öğrenirse ne derler?
Ebu Huzeyfe:
يا أَبَتِ ما عليَ مِنْ رأيٍ الناسِ
Babacığım bana ne elalemin dediklerinden?
أنا أمْلِكُ نَفْسي وَرأي
Ben yalnız kendi görüşüme sahibim.
Utbe bin Rabia:
وتَمْلِكُ سالِمًا أَيْضًا
Salim’in de sahibisin.
Ebu Huzeyfe:
أَمْلِكُ حُبّي لَهُ كَبَعْضِ وَلَدي ..وما ضَرَّني أَنْ أُطْعِمَهُ في إِناءٍ وَاحِدٍ
O benim çocuğum gibidir onunla aynı kaptan yememin ne zararı olabilir ki?
أَ لَيْسَ إِذا مِتْنَا دُفِنَّا فِي تُرابٍ وَاحِدٍ؟
Ölünce aynı toprağa defnedilmeyecek miyiz?
Utbe bin Rebia:
لإنَّ كُنْتُما تُدْفَنَانِ فِي تُرابٍ واحِدٍ فإنَّكُما لا تُدْفَنَانِ في لَحْدٍ وَاحِدٍ
Aynı toprağa defnedilecek olsanız da aynı mezara defnedilmeyeceksiniz.
Ebu Huzeyfe:
فِي القَبْرِ سادةٌ وعَبِيدٌ أَيْضًا يا أَبَتِ؟؟
Kabirde de efendiler ve köleler olacak mı ki babacığım?
Utbe bin Rebia: مَنازِلُ القُبورِ لَيْسَتْ لِلأمْواتِ وقَدْ بَلَوا إِنْ هِيَ إلاّ مَنازِلهُم بِالْحَياةِ قَبْلَ الْمَوْتِ ومَنازِلُ مَنْ خَلَّفوا وَرائَهُم مِنْ أَهْلِهِم
Kabirlerin mertebeleri ölülerin öldükten sonraki değil ölmeden önce hayattaki mertebeleri ve geride bıraktıkları ailelerinin mertebeleri ile belirlenir
Ebu Huzeyfe:
وَما نَفْعُ ذَلِكَ لِلأمَواتِ أَنْفُسِهم؟ ما يَصْحَبُهُم إلاّ العَمَلُ الصَالِحَ
Bunun ölülerin kendisine ne faydası var? Kabirlerine salih amellerinden başka bir şey götüremezler.
Utbe bin Rebia:
كَيْفَ قُلْتَ؟
Ne dedin sen?
Ebu Huzeyfe:
العَمِلُ الصالِحَ يَبْقى بَعْدَ مَوْتِ المَرء
Yani öldükten sonra salih ameller kalır.
Utbe bin Rebia:
قُلْتَ يَصْحَبُهُم العَمِلُ الصَالِحَ إلىَ قُبورِهِم
Salih amellerini kabirlerine götürürler dedin.
أَفْهَمُ أَنْ يُقال يَبْقى ذِكرُ أَعْمالِهِم في الناسِ أمّا أن يَصْحَبَهُم
İnsanlar arasında yaptıkları amellerin hatırası kalır desen anlarım ama beraberinde götürürler dedin.
هَلْ جَلَسْتَ إِلَى مُحَمَّدٍ وحَفِظْتَ عَنْهُ كَلامًا عَنْ البَعْثِ والحِسابِ؟
Muhammed’le oturup kıyamet ve diriliş hakkında anlattıklarını mı ezberledin?
Ebu Huzeyfe:
أَ يَقولُ هذا ؟ حَقاً؟ لَمْ أكُنْ مَعَكُمْ حِينَ جَمَعَكُم في الصفا
Hakikaten öyle mi diyor? Sefa tepesinde insanları topladığında sizinle değildim.
والاَن أ لا تَجْلِسُ يا أبت
Neyse oturmaz mısın babacığım?
Utbe bin Rebia:
أَجْلِسُ عَلى فِراشٍ جَلَسَ عَلَيْهِ عَبْدُك
Kölenin oturduğu hasıra mı oturayım?