En Hayırlı Amellerden Biri: Barıştırmak
Acaba dünyada Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vessellem’i meşgul edip onun ibadetlerini ertelemesine neden olacak bir durum var mıdır? O’nun “gözümün nuru” olarak nitelendirdiği, bir sıkıntı karşısında çare olarak başvurduğu, vakti yaklaşınca bir an önce yerine getirebilmek için heyecanlandığı, O’na huzur ve rahatlık getiren ibadetlerini.
Evet! Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vessellem’i meşgul edip, namazını geciktirmesine sebep olan bir olay vardı. Bu olayın olağanüstü bir önem ve önceliğe sahip olduğuna dair bir şüphe yoktu. Ne kadar erken halledilirse o kadar iyi olacaktı. Bu, insanları uzlaştırmaktı.
Buhari’nin rivayetine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi vessellem, Kuba’da, o zamanlar Medine’nin dışında sayılan bir yerde, sahabe arasında bir ihtilaf olduğunu fark etti. Sahabeye “Gidip aralarını bulalım.” buyurdu. Böylece, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vessellem uzlaştırma görevini yerine getirmeye gitti. Medine’ye dönüşü öyle uzamıştı ki namaz vakti gelmişti ve Bilal, Hz. Ebubekir (ra)’e namazı kıldırmasını teklif etmişti.
Biz de gerçekten Peygamber sallallahu aleyhi vessellem’in endişelendiği gibi, kardeşlerimiz için en iyi olanı istiyor muyuz? Eğer evetse, ihtilafa düştüklerinde onların ve tümüyle ümmetin ne kadar zarar gördüğünü bilmek canımızı acıtacaktır.
Peygamberimiz (sav) buyuruyor:
“Bir müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir. Bunlar karşılaşırlar da her biri diğerinden yüz çevirir. Bu ikisinden hayırlı olanı, birinci olarak selâm verendir.”
(Buhari)
Sadece yasaklı da değildir, Efendimiz (sav) ek olarak buyurur:
“Ameller her perşembe ve pazartesi günü arz edilir. Aziz ve Celil olan Allah o gün, Allah’a hiçbir şirk koşmayan kulun günahını affeder. Bundan sâdece kardeşiyle arasında düşmanlık olanı istisna eder, (onu affetmez) ve der ki: Bu ikisini barışıncaya kadar terk edin.” (Muslim)
Sadece yasaklı değildir ve uzlaşıncaya kadar o iki kişi affedilmez, Allah (cc) ekler:
“Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”
(Enfal Suresi, 46)
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vessellem alemlere rahmet olarak gönderildi, ümmetini gerçekten sevdi ve onların Allah’ın affından mahrum olmasını asla istemedi. Ümmetinin cesaretinin kırılmasını ve zayıf düşmesini de istemezdi.
Uzlaşının en iyi örneği, alim El-Hakim’in El-Müstedrek’te anlattığına göre -gerçek olarak
sınıflandırılmıştır- Enes bin Malik şöyle buyurdu:
“Nebi sallallahu aleyhi vessellem otururken, onu neredeyse dişlerini görebileceğimiz kadar gülümserken gördük. Ömer (ra): ‘Seni bu kadar gülümseten nedir, anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah!’ dedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi vessellem: ‘2 adam Yüce Allah’ın huzurunda hesaplaşıyorlardı. Bir tanesi, ‘Bu adamdan hakkımı istiyorum.’ dedi. Allah (cc): ‘Yaptığı yanlıştan dolayı sana verecek bir sevabı kalmadığı halde ondan nasıl bir şey alabilirsin?’ buyurdu. Mağdur kişi ise: ‘O zaman benim günahlarımdan ona verin.’ dedi.
Bu noktada Peygamberimiz sallallahu aleyhi vessellem’in gözleri yaşla doldu ve şöyle buyurdu: ‘Evet, hesap günü büyük bir gündür. İnsanlar günahlarının başkaları tarafından taşınılmasını isterler.’
Sonra, Allah (cc) istekte bulunan kişiye: ‘Başını kaldır ve yukarıda neler olduğuna bak.’ buyurdu. Adam yukarı baktı ve ‘Ey Rabbim! Altından şehirler, altın ve inci ile döşenmiş saraylar (insanın tahmin edemeyeceği şekilde güzellikler) görüyorum. Rabbim, hangi peygamber ya da hangi doğru sözlü kişi ya da hangi şehit içindir tüm bunlar?’
Allah (cc) buyurdu: ‘Bunu hakkeden, bunu karşılayabilen kişi içindir.’
Adam sordu: ‘Kim karşılayabilir bunu?’
Allah (cc): ‘Sen karşılayabilirsin.’ buyurdu.
Adam: ‘Nasıl?’ diye sordu. Allah (cc): ‘Din kardeşini affederek.’ buyurdu. Adam hiç tereddüt etmeden: ‘Rabbim! Onu affediyorum!’ dedi. Allah: ‘Kardeşinin elinden tutup onu cennete geçir.’ buyurdu. Sonra Peygamberimiz sallallahu aleyhi vessellem: ‘Allah’a iman edin! Cezalandırmasından korkun, aranızda uzlaşın ve barışı sağlayın. Şüphesiz, Allah inananlar arasında uzlaşmayı sağlar.’ buyurdu.” (Hakim, Beyhaki)
Bu olayı da anlatmamızın ardından soralım, acaba kaç kişi ile ihtilaf halindesiniz? Peygamber sallallahu aleyhi vessellem’in sünnetini takip edeceğinize ve uzlaşabilmek adına elinizden gelenin en iyisini yaparak aranızda barışı, huzuru sağlayarak O’nun ümmetine sevgi göstereceğinize söz verebilir misiniz?
Uzlaşı sağlayabilmek için her şeyi yapın, elinizden başka bir şey gelmiyorsa ve hala ihtilaf halinde iseler, işte o zaman ‘yalan söylemeyi’ düşünün, telafi ederek aralarındaki barışı sağlayın! Yalan söylemek İslam’da ne kadar kötü görülse de, insanların arasını bulmaya çalışırken başvurulabilir bir seçenek haline gelir. Yine İslam’da dürüstlük ne kadar sevilse de, insanlar arasında nefrete sebebiyet verecekse başvurulmaması gereken bir seçenek haline gelir. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vessellem:
“Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya
hayır kasdıyla yalan söyleyen, yalancı değildir.”
(Buhari, Muslim) buyurmuştur.
Biz kardeş olarak ilan eden Allah’tır! Ve biz inananlara aramızda uzlaşmamız için emir veren de O’dur. Bunun sonucu olarak da Allah’ın merhameti üzerimize olacaktır. Allah şöyle buyurur:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”
(Hucurat Suresi, 49)
Sonuç olarak Hz. Muhammed (sav) buyuruyor:
“İki kişinin arasını bulman, (haklarında adaletle hükmetmen) bir sadakadır.”
(Buhari)
Bizleri iyilik kapılarını açmak ve kötülük kapılarını kapatmak için birer anahtar kılması için Allah’a dua edelim.