Fıkıh - Akaidİslam

Zilhicce’nin İlk On Gününün Fazîleti ve Amelleri

ZİLHİCCE’NİN İLK ON GÜNÜNÜN FAZÎLETLERİ

(Muhammed b. Salih el-Useymîn)

Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selâm da peygamberlerin efendisi, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in üzerine olsun.

Hiç şüphesiz ki Allah Teâlâ’nın, sâlih kullarına yılın belirli günlerini çokça sâlih amel işlemeleri için tahsis etmesi, O’nun kullarına olan lütuf ve ihsanındandır. İşte bu günlerden birisi de Zilhicce ayının ilk on günüdür.

Zilhicce’nin ilk on gününün fazîleti hakkında Kur’an ve sünnetten deliller gelmiştir. İşte bu âyet ve hadislerden bazıları şunlardır:

1. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَالْفَجْرِ {1} وَلَيَالٍ عَشْرٍ {2}1
“Fecir vaktine ve on geceye (Zilhicce’nin ilk on gecesine) yemîn olsun.” [1] İbn-i Kesîr -Allah ona rahmet etsin- âyetteki on geceden kastın; İbn-i Abbas, İbn-i Zubeyr, Mücâhid ve başkalarının dedikleri gibi-[2] :
“Zilhicce’nin ilk on günüdür” demiştir.

2. İbn-i Abbas’tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا مِنْ أَيَّامٍ الْعَمَلُ الصَّالِحُ فِيهِنَّ أَحَبُّ إِلَى اللهِ مِنْ هَذِهِ الْأَيَّامِ الْعَشْرِ.   فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ! وَلاَ الْـجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللهِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَلاَ الْجِهَادُ  فِي سَبِيلِ اللهِ، إِلاَّ رَجُلٌ خَرَجَ بِنَفْسِهِ وَمَالِهِ، فَلَمْ يَرْجِعْ مِنْ ذَلِكَ بِشَيْءٍ.)) [ رواه أبو داود والترمذي وابن ماجه ] “Bu günlerde yapılan salih amelin, Allah Teâlâ’ya daha sevimli olduğu bu on günden (Zilhicce’nin ilk on gününden) başka günler yoktur.
Sahâbe:
Ey Allah’ın Elçisi! Allah yolunda cihad da mı? dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
Allah yolunda cihad bile…
Ancak Allah yolunda (savaşmak için) canı ve malıyla çıkan ve bu ikisinden hiçbir şeyle geri dönmeyen (canını ve malını veren) kimse bunun dışındadır.”[3] 3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۖ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ4
[ سورة الحج من الآيـة :28 ] “Kendilerine âit birtakım (günahlarının bağışlanması,hac ibâdetinin sevabını almaları ve ticârette kâr etmeleri gibi) yararları yakînen görmeleri ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine (onları boğazlarken) belirli günlerde(Zilhicce’nin ilk on gününde) Allah’ın adını anmaları için…”[4] İbn-i Abbas -Allah ondan ve babasından râzı olsun-:
“Âyette geçen ‘belirli günler’den kasıt; Zilhicce’nin ilk on günüdür” demiştir.

4. Abdullah b.Ömer’den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا مِنْ أَيَّامٍ أَعْظَمُ عِنْدَ اللهِ ، وَلاَ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ الْعَمَلِ فِيهِنَّ مِنْ هَذِهِ      الْأَيَّامِ الْعَشْرِ؛ فَأَكْثِرُوا فِيهِنَّ مِنْ التَّهْلِيلِ وَالتَّكْبِيرِ وَالتَّحْمِيدِ.)) [ رواه أحمد ] “Allah Teâlâ nezdinde içerisinde sâlih amel işlenen bu on günden sevabı daha büyük ve O’nun daha çok hoşuna giden başka günler yoktur.O halde, bu günlerde bol bol tehlil[5], tekbir[6] ve tahmid[7] getirin.” [8]

5. Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- “Fethu’l-Bârî”de şöyle demiştir:
“Görüldüğü kadarıyla Zilhicce’nin ilk on gününün diğer günlerden üstün meziyetlere sahip olmasının sebebi; ibâdetlerin temeli olan namaz,oruç,sadaka ve hac gibi ibâdetlerin aynı zamanda edâ edilmesinden dolayıdır. Bu meziyetleri diğer günlerde elde etmek mümkün değildir.”

Zilhicce’nin ilk on gününde yapılması müstehap olan ameller:

 1. Bol bol nâfile namaz kılmak.

Farz namazları edâ etmek için câmiilere erken gitmek ve bol bol nâfile namaz kılmak. Zirâ nâfile namazlar, insanı Allah Teâlâ’ya yaklaştıran en fazîletli amellerdendir.
Nitekim Sevbân’dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( عَلَيْكَ بِكَثْرَةِ السُّجُودِ لِلهِ؛ فَإِنَّكَ لاَ تَسْجُدُ لِلهِ سَجْدَةً إِلاَّ رَفَعَكَ الِلهُ بِهَا دَرَجَةً، وَحَطَّ عَنْكَ بِهَا خَطِيئَةً.)) [ رواه مسلم ] “(Namazda) Allah’a çokça secde et. Zirâ sen, Allah’a her secde ettikçe,  o secde vesilesiyle Allah da senin (cennetteki) dereceni yükseltir, bir günahını da siler.”[9] Bu ecir, her zaman için geçerlidir.

2. Nâfile oruç tutmak.

Hiç şüphe yok ki bu günlerin hepsini veya gücü yettiği kadarını, özellikle de Arefe gününü oruçla geçirmek, amellerin en fazîletlisidir. Çünkü Allah, orucu kendisi için seçmiştir.
Nitekim Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Resulullah-sallallahu aleyhi ve sellem-  şöyle buyurmuştur:
(( يَقُولُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ: الصَّوْمُ لِي وَأَنَا أَجْزِي بِهِ، يَدَعُ شَهْوَتَهُ وَأَكْلَهُ وَشُرْبَهُ مِنْ أَجْلِي، وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ، وَلِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ: فَرْحَةٌ حِينَ يُفْطِرُ، وَفَرْحَةٌ حِينَ يَلْقَى رَبَّهُ، وَلَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللهِ مِنْ رِيحِ الْـمِسْكِ.))
[ رواه البخاري ومسلم ]  “Allah -azze ve celle- buyurur ki: Oruç, benim içindir, onun mükâfatını da ben veririm. Çünkü o (oruçlu), şehvetini, yemesini ve içmesini benim için bırakmıştır. Oruç, cehenneme (veya cehenneme götüren şehvetlere) karşı bir kalkandır.Oruçlu için iki sevinç anı vardır: (Birincisi:) İftarını açtığında sevinir. (İkincisi: Kıyâmet günü)Rabbinin huzurunda orucunun sevabını bulduğunda sevinir. Yemîn olsun ki oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”[10]

عَنْ هُنَيْدَةَ بْنِ خَالِدٍ عَنْ امْرَأَتِهِ عَنْ بَعْضِ أَزْوَاجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَتْ: (( كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَصُومُ تِسْعَ ذِي الْحِجَّةِ، وَيَوْمَ عَاشُورَاءَ، وَثَلَاثَةَ أَيَّامٍ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ: أَوَّلَ اثْنَيْنِ مِنَ الشَّهْرِ وَخَمِيسَيْنِ.))
[ رواه أحمد وأبو داود وصححه الألباني] Huneyde b. Hâlid’den, o eşinden (hanımından), o da Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in bazı hanımlarından rivâyet ettiğine göre, (Resulullah-sallallahu aleyhi ve sellem-‘in hanımlarından (Hafsa veya Ümmü Seleme) şöyle dedi:
“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Zilhicce’nin ilk dokuz günü, Âşûrâ(Muharrem’in onuncu) günü ve her (hicrî) ayın ilk Pazartesi günü ile sonraki iki Perşembe günleri olmak üzere 3 gün oruç tutardı.”[11]

İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Zilhicce ayının ilk on günü tutulan oruç, çok müstehaptır.”

Ebû Saîd el-Hudrî’den-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا مِنْ عَبْدٍ يَصُومُ يَوْمًا فِي سَبِيلِ اللهِ إِلَّا بَاعَدَ اللهُ بِذَلِكَ الْيَوْمِ وَجْهَهُ عَنْ النَّارِ سَبْعِينَ خَرِيفًا.)) [ رواه البخاري ومسلم ] “Bir kul, Allah için bir gün oruç tutarsa, o gün tuttuğu oruç sebebiyle Allah onun yüzünü yetmiş sene mesâfesi kadar cehennemden uzak tutar.”[12]

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Arefe günü orucu hakkında şöyle buyurmuştur:
(( صِياَمُ يَوْمِ عَرَفَةَ أَحْتَسِبُ عَلىَ اللهِ أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتيِ قَبْلَهُ، وَالسَّنّةَ الَّتيِ بَعْدَهُ.)) [ رواه مسلم ] “Arefe gününün orucunun, (oruç tutan kimsenin) bir önceki sene ile bir sonraki senenin (küçük) günahlarına keffâret olmasını ümit ederim.”[13]

Fakat Arafat’ta bulunan yani hac yapan kimsenin, Arefe günü oruç tutması müstehap değildir. Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Arafat’ta oruçlu olarak vakfeye durmamış,aksine insanlar kendisinin oruçlu olmadığını görsünler diye bir kadeh süt içmiştir.

3. Hac ve umre yapmak.

Bu günlerde yapılan amellerin en fazîletlisi,hac ve umredir.Hac ve umrenin en fazîletli amel olduğuna delâlet eden birçok hadis vardır.
Nitekim bunlardan birisinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( اَلْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفاَّرَةٌ لِـماَ بَيْنَهُماَ، وَالـْحَجُّ الْمَبْرُورُ لَيْسَ لَهُ جَزَاءٌ إِلَّا الْـجَنَّةُ.)) [ رواه البخاري ومسلم ] “İki umre arasında yapılan (küçük) günahlara, bu iki umre keffâret olur (günahları siler). Kabul olunan haccın karşılığı, ancak cennetir.”[14]

4. Bu günlerde bol bol tekbir, tehlîl ve tahmîd getirmek.

Nitekim İbn-i Ömer’in -Allah ondan ve babasından râzı olsun- yukarıda zikredilen rivâyetinde  belirttiği gibi, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا مِنْ أَيَّامٍ أَعْظَمُ عِنْدَ اللهِ ، وَلاَ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ الْعَمَلِ فِيهِنَّ مِنْ هَذِهِ      الْأَيَّامِ الْعَشْرِ؛ فَأَكْثِرُوا فِيهِنَّ مِنْ التَّهْلِيلِ وَالتَّكْبِيرِ وَالتَّحْمِيدِ.)) [ رواه أحمد ] “Allah Teâlâ nezdinde içerisinde sâlih amel işlenen bu on günden sevabı daha büyük ve O’nun daha çok hoşuna giden başka günler yoktur. O halde, bu günlerde bol bol tehlil, tekbir ve tahmid getirin.” [15] İmam Buhârî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
(( كَانَ ابْنُ عُمَرَ وَأَبُو هُرَيْرَةَ بيَخْرُجَانِ إِلَى السُّوقِ فِي أَيَّامِ الْعَشْرِ يُكَبِّرَانِ، وَيُكَبِّرُ النَّاسُ بِتَكْبِيرِهِمَا.)) [ رواه البخاري ] “İbn-i Ömer ve Ebu Hureyre -Allah ikisinden de râzı olsun- Zilhicce’nin ilk on gününde çarşıya çıkıp yüksek sesle tekbir getirirler, insanlar da onlarla birlikte tekbir getirirlerdi.” [16]

Yine, İmam Buhârî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
(( كَانَ عُمَرُ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ يُكَبِّرُ فِي قُبَّتِهِ بِمِنًى، فَيَسْمَعُهُ أَهْلُ الْمَسْجِدِ فَيُكَبِّرُونَ وَيُكَبِّرُ أَهْلُ الْأَسْوَاقِ حَتَّى تَرْتَجَّ مِنًى تَكْبِيرًا.)) [ رواه البخاري ] “Ömer -Allah ondan râzı olsun- (bu günlerde) Minâ’daki çadırında tekbir getirir, mescitte (Hayf mescidinde) bulunan ve onu işiten müslümanlar, onunla birlikte çarşı ve pazardaki insanlar Minâ tekbir sesleriyle inleyecek şekilde tekbir getirirlerdi.”[17] İbn-i Ömer -Allah ondan ve babasından râzı olsun- Minâ’da bu günlerin hepsinde, farz namazlardan sonra, yatağında, çadırında, meclisinde ve yolda tekbir getirirdi.
Ömer b. Hattab, oğlu Abdullah ve Ebu Hureyre’nin -Allah hepsinden râzı olsun- fiilleri gereği, bu günlerde açıktan ve yüksek sesle tekbir getirmek, müstehaptır.
Biz müslümanlar olarak,günümüzde kaybolan ve terkedilen,hatta -üzülerek söylemek gerekirse- ilk müslümanların yaşadıklarının aksine, bazı salih kimselerin bile neredeyse unuttuğu bu sünneti, tekrar yaşatmamız gerekir.

Bu günlerde getirilen tekbirin söyleniş şekilleri:
a). Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber.
b). Allahu Ekber , Allahu Ekber, Lâ ilâhe illallah, Vallâhu Ekber, Allahu Ekber, Ve lillâhil-Hamd.
c). Allahu Ekber, Allahu Ekber , Allahu Ekber, Lâ ilâhe illallah, Vallâhu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Velillâhil-hamd.

5. Kurban bayramının birinci gününün fazîletli oluşu.

Kurban bayramının birinci gününün fazîleti çok büyüktür. Birçok müslüman, bu günün fazîletinden, şânının değerini bilmekten ve fazîletinin sayısız oluşundan habersizdir. Bâzı İslâm âlimleri bu günü, yılın tartışmasız en fazîletli günü hatta Arefe gününden bile daha üstün görmüşlerdir.
İmam İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
“Allah katında günlerin en hayırlısı, Hacc-ı Ekber günü olan kurban günüdür.”
Nitekim Abdullah b. Kurt’tan -Allah ondan râzı olsun-  rivâyet olunduğuna göre, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

(( إِنَّ أَعْظَمَ الْأَيَّامِ عِنْدَ اللهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَوْمُ النَّحْرِ، ثُمَّ يَوْمُ الْقَرِّ.))
[ رواه أبو داود وصححه الألباني ] “Allah Tebâreke ve Teâlâ katında günlerin en büyüğü; kurban günüdür. Ondan sonra teşrik günlerinin başlangıcı ve cemreleri taşlamak için Minâ’da kalınmaya başlanılan gün olan onbirinci gündür.”[18]

Bâzı âlimler de aşağıdaki sebeplerden dolayı Arefe gününün daha fazîletli olduğunu söylemişlerdir:
1. Bu günde tutulan oruç, iki senenin küçük günahlarına keffâret olur.
2. Allah Teâlâ, bu günde kullarını cehennem azabından bağışladığı kadar başka bir günde bağışlamamıştır.
3. Allah Teâlâ’nın rahmet ve cömertliği, Arafat’ta bulunan kullarına yakın olur ve Allah Teâlâ, meleklerine karşı onlarla iftihar eder.

Fakat doğru olan görüş, yılın en fazîletli gününün kurban bayramının birinci günü olduğunu söyleyen birinci görüştür. Çünkü buna delâlet eden hadise aykırı başka bir hadis rivâyet olunmamıştır.
İster kurban bayramının birinci günü, isterse Arefe günü en fazîletli gün olsun, müslümana düşen görev; hacı olsun, mukîm olsun, bu günlerin fazîletini idrak etmek ve eline geçen bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmektir.

[1] Fecr Sûresi: 1-2
[2] Buhârî
[3] Ebu Dâvûd, Tirmizî ve İbn-i Mâce rivâyet etmişler, Elbânî de “hadis, sahihtir” demiştir.
[4] Hac Sûresi: 28
[5] Tehlîl: Lâ ilâhe illallah demektir.
[6] Tekbir: Allahu Ekber demektir.
[7] Tahmîd: Elhamdulillah demektir. Kısacası şöyle demektir: “Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh.Lehul-mulku velehul-hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr. Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilâhe illallah, Vallahu Ekber, Allahu Ekber, Ve lillahil-hamd.”
[8] İmam Ahmed
[9] Müslim
[10] Buhârî ve Müslim
[11] Ahmed, hadis no: 21829. Ebu Davud; hadis no: 2437. Nasbu’r-Râye’nin yazarı, (c: 2, s:180’de) hadis zayıftır, demiştir. Fakat Elbânî hadis sahihtir, demiştir.
[12] Buhârî ve Müslim
[13] Müslim
[14] Buhârî ve Müslim
[15] İmam Ahmed
[16] Buhârî
[17] Buhârî
[18] Ebu Dâvud rivâyet etmiş, Elbânî de “Hadis, sahihtir” demiştir.

Benze Yazılar

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu