
Danimarka Udforsk Islam Tebliğ Grubu İle Özel Röportaj
Udforsk Islam grubunun kurucularından Ummu Mujahid ablamızı ilk Medine’de Mescid-i Nebevi’de tanımıştım. Kendisiyle olan görüşmelerimizde insanlara nasıl davet yapılacağı hakkında bir çok şey öğrendim. Konuşurken kullandığı yumuşak üslubu ile başkalarına iyiliği emredip kötülükten sakındırırken nasıl tavır takınmamız gerektiğini daha iyi anladım. Bana az zamanda çok şey öğrettiğini söyleyebilirim.
Danimarka’lı olan bu ablamız Medine’de yaşıyor. Ve şuan Danimarka’da çok güzel faaliyetler yapan bir tebliğ grupları var. Kendisiyle bu grubu nasıl kurduklarını, neler yaptıklarını konuştuk. Röportajı yaparken bir yandan yemek yapıyor, bir yandan çocukları ile ilgilenmeye çalışıyordu. Ve bana da mesaj vermeyi unutmuyor: “Davetçi herşeyi aynı anda yapabilmeli” 🙂
Öncelikle böyle bir grup kurma fikri nereden doğdu?
Bismillah.
Medine’ye taşınmadan önce Danimarka’da beraber dersler yaptığımız bir grup vardı. Medine’ye taşındıktan sonra ise ben her sene tatillerde Danimarka’ya gidiyordum ve gittiğimde de sohbetler vermeye dersler yapmaya devam ediyordum. Ama her tatil dönüşünde arkadaşlar şunu söylüyorlardı “Sen gelince arkadaşlar toplanıyor, sohbetler oluyor ama sen gidince kimse devam etmiyor. Eski halimize geri dönüyoruz bir faaliyet yapmıyoruz.”
Ben de şöyle düşündüm herşey bir kişiye bakamaz. Yani davet bir kişi ile yapılmaz. Mesela o kişi öldü veya ayrıldı o zaman o şehirde davet duracak mı?
Tüm mesuliyet, düşünceler, fikirler, davet bir kişi ile tek başına gerçekleşemez. O kişi gidince o zaman davet durur.
Danimarka’da iken sohbetlerin, derslerin organizasyonu bendeydi. Haliyle gidince de devam edemedi. Çünkü arkadaşlar hep öğrenci olmaya alışmışlar. Başkaları yapsın biz katılalım düşüncesindeler hepsi.
Annem de bu konu ile ilgili benimle konuştu ve “Geride bırakabileceğin öğrenciler yetiştir ki hep davet devam etsin,” dedi.
Aslında biz çok büyük bir arkadaş kitlesiydik. Kimi evlendi kimi hicret etti. Sonra herşey durdu. Çünkü öncü olanlar sadece birkaç kişiydi.
Ve şuna karar verdik; organizeli çalışmalıyız. Muhakkak arkada bırakabileceğimiz kişiler yetiştirmeliyiz. Ve tek kişi bir ders yapabilir ama beş kişi daha fazla ders yapabilir ve daha fazla kişiye ulaşabiliriz.
Peki grup nasıl oluştu? Nereden başladınız?
Bu kararları aldıktan sonra geçen sene tatile gittiğim dönem tüm arkadaşları çağırdım. 3 ay ders verdim 80 kişilik bir gruba. Ve aralarında birşeyler yapmak isteyen 25 arkadaşa mesaj çektim.
Davet hakkında projeler düşündüğümü söyledim. Medine’de davet eğitimi aldığımı ve bunları paylaşmak istediğimi söyledim. Bunlardan 18 kişi geri dönüş yaptı ve geldiler.
Şunu gördüm sen birilerini isiyorsun fakat aralarından Allah seçiyor.
Çünkü çok kişi olmak önemli değil, kaliteli olmak önemli.
Bu 18 arkadaşla beraber 1 ay içinde davetin önemi ve nasıl yapılacağı hakkında dersler yaptık.
1 ay boyunca yaptığınız derslerde nelerden bahsettiniz?
Arkadaşları toplayınca 3 saat sadece davetin önemini konuştuk. Emri bil maruf nehyi anil münker ile alakalı bir çok ayet ve hadis var. Bunlardan örnek verdim.
Mesela Kur’anı Kerim’de İsraoğullarından bir kıssa var. Cumartesi yasağı koyulan o kavim hakkında tefsirlerde geçtiği üzere üç gruba ayrılıyorlar.
1. Kötülüğü işleyenler
2. Kötülük işlemeyip, susanlar.
3. Kötülüğü işlemeyip, işleyenleri uyaranlar.
Allahu Teala sadece uyaranları kurtarıyor ve diğer iki grubu helak ediyor. Toplumda kötülük varsa ve sen bunu değiştirmeye çalışmıyorsan o zaman sen de o kötülüğü yapanlar gibisin.
Halbuki hepimizin yapabileceği bir şeyler var. Herkes fıkıh, usul hakkında dersler veremez ama herkes bir kek yapabilir. Mesela bizim birçok projemizde paraya ihtiyacımız var. Bunun için de kek, yemek türü şeyler satıyoruz. Yaptığımız bir çok faaliyeti de bunlardan satarak yaptık.
Bu grubumuz içinde bazı arkadaşlar sadece kek satışı yapıyorlar. Kimisi de kart tasarımı yapıyor. Üç- dört kişi ise anlatıyor. Ama hepsi bu davet projesinin içinde.
Davet kursunda bir de şu örneği verdim; Diyelim ki senin vasıtanla bir kişi Müslüman oldu. O kişi her namaz kıldığında, zekat verdiğinde bunun ecri hep sana yazılıyor. Ve düşünelim ki bu kişi evlendi. Çocuklarına da namazı öğretti. Ve diğer ibadetleri… Bunların hepsi senin kitabına ecir olarak yazılıyor. Ve bu çocukların da çocukları… Yani bir nesil boyu böyle devam ediyor. Hepsinin ecirleri sana da yazılıyor.
Neden? Çünkü sen o kişinin hidayetine vesile oldun. Namazı öğrettin. Belki şimdi yemek yapıyorsun veya başka bir işle meşgulsün. Ama sana namaz sevabı yazılıyor. Belki öldün ve kabre girdin on nesil sonra sana namaz sevabı yazılmaya devam ediyor. Çünkü sen onların atalarını İslam’a davet etmiştin ve bu şekilde birşeyler değiştirdin.
Sadece nasıl iyi amel işlerim diye düşünmemeliyiz. Nasıl kalıcı ameller bırakabilirim ardımdan diye de düşünmeliyiz. Hangi amel gençleri uyandırabilir, bunları düşünmeliyiz.
Sadece kendine faydalı olanı değil, toplum arasında nasıl bir şeyleri değiştirebiliriz, bunları düşünmeliyiz.
Çünkü bizden öncekiler de birşeyler değiştirdiler ve bu yüzden biz bugün bulunduğumuz yerdeyiz.
Bir ay boyunca arkadaşlara sadece davetin önemini, toplumu değiştirmemiz gerektiğini Allah’ın bizi bununla sorumlu tutacağını anlattım.
Daha çok motivasyonları artıracak şeyler anlattım. Çünkü aslında sadece bunun üzerine çalışsak bile gerisi gelir. Kimse mesuliyet sahibi değil. Ben Allah için birşeyler yapayım, gençlik projeleri başlatayım gibi düşünceler yok. Herkes başkaları yapsın biz katılalım veya bizim ilmimiz yok gibi mazeretlerin arkasına saklanıyor. Ve sonuç itibariyle toplum değişmiyor. Çünkü herkes böyle söylüyor.
Burda da ne ders alırsak alalım, Fıkıh, hadis, akaid, usul.. hocalarımız bize sürekli şunu söylüyordu. Sadece kendiniz için öğrenmeyin. Başkalarına da anlatın. Ülkenize gittiğinizde insanlara davet yapın. Bir kişi çok şey değiştirebilir.
Bunları o kadar çok duyuyordum ki artık birşeyler yapmalıyım dedim. Uzaktan da olsa projeler hazırladım, konferansları organize ettim. Bizi durduran tek şey kendimiz aslında. Yapamam edemem diyerek kendimizi durduruyoruz. O yüzden öncelikle tavsiye ettiğim şey birbirinizi şuurlandırın. Teşvik edin, motive edin.
Bir sorun var genel anlamda Medinede olsun başka yerde olsun sohbet veriyoruz ders yapıyoruz birşeyler değişmiyor. Bir şeyhten duymuştum dedi ki: “Rasulullah (sav) neden islam davetinde bu kadar başarılıydı? Ondan sonra İslam heryere gitti?”
Çünkü arkasında sağlam adamlar bıraktı. Yani bu daveti devam ettirebilecek insanlar bıraktı. İnsan yetiştirdi. O insanlar gayret gösterdi çalıştı ve İslam heryere girdi. Sorun olan şey kimse çalışmıyor. Çalışılsa Allah onları başarılı kılacak. Herkes çalıştığının mislini görür. Bizlerde çalışma hırsı yok. Birşeyler yapalım gayreti ve azmi yok.
O yüzden benim tavsiyem insanları yetiştirelim herkes birer davetçi olsun. Ne yapılabilirse. Çocukları topla onlara peygamberlerin hayatlarını anlat, gençleri evine topla bir kek yap ve onlara Ashabın yaşantısından örnekler anlat. Bakın zor değil. Ne fıkıh ne ilmi bir ders. Hikaye anlatacaksınız.
Bir de gençleri iyi amellerle meşgul tutmazsan boş şeylerle geçer zamanları.
Gençlerde bu konuda en büyük sorun ne sizce? Neden genç davetçilerimiz çok fazla yok?
En büyük sorunumuz motivasyon sorunu. Tüm gençlerde bu sorun var. Aslında çok şey yapabilirler ama hep mazeret öne sürüyorlar.
“Yeteri kadar ilmim yok, işte ben yapamam başkası yapsın, ben kendi hayatımla çok meşgulüm, kimse bana saygı göstermez.” gibi mazeretler.
Bir diğer sorunda “gerek var mı?” diye düşünmeleri. Ve İngiltere’de, Amerika’da davetçi olan arkadaşlara baktığımda onların da gördüğü en büyük problem bu: Motivasyon.
Önce insanlara davetin önemini anlatmak zorunda kalıyorsun çünkü kimse bu mesuliyeti kendi üzerine almamış. Kimse ben toplumu değiştirmek için birşeyler yapayım demiyor.
O yüzden daha çok motive edici dersler vermeye çalıştım.
Nerde yaşarsak yaşayalım sorunlar değişmiyor aslında kısmen. Motivasyon eksikliği, gruplarda oluşan sorunlar, farklı karakterler vs.
Bu çalışmalar nerde olursa olsun bu sorunlar her zaman oluyor. Bunları şu yüzden söylüyorum. Şimdi belki grubumuz bir yol kat etti ama başlangıçta biz de böyle sorunları yaşadık. Hani genelde insanlar başlarken hemen pes edebiliyorlar. Ama öyle değil. Bu aşamaları geçtikten sonra güzel çalışmalara imza atılabiliyor.
Peki 1 aylık derslerden sonra neler yapmaya başladınız? Grubun faaliyetlerinden biraz bahsedebilir misiniz?
Bunları anlattıktan sonra arkadaşlar dediler ki “Evet doğru fakat bizim ilmimiz yok.”
Ben de “Belki hiçbirimizin şeria’dan doktoramız yok ama çocuklara peygamberler tarihi öğretebiliriz.”dedim.
10 arkadaşa çocuklar için Peygamberler tarihi kitabını verdim ve dedim ki buna çalışın 10 tane çocuk toplayacağım siz de anlatacaksınız.
Bazılarına dedim ki bazı çocuklar var Kuran okumayı bilmiyorlar siz de onlara Kur’anı öğretin.
Başka bir arkadaşa da evinin çevresindeki gençleri toplayıp evinde sohbet vermesini söyledim.
Herkes elinden ne geliyorsa onu yapsın. Bu fikir onların içine çok yattı.
Çünkü davetten bahsedince hepsi ürküyordu. Ben akide ilmi veremem ben fıkıh ilmi veremem gibi şeyler söylüyorlardı. Tamam onlardan başlama, sen ne yapabilirsin? Kuran eğitimi verebilirsin, çocuklara peygamberler tarihi anlatabilirsin, gençlere kısa sohbetler yapabilirsin.
Hepimiz birşeyler yaparsak o zaman şöyle olur. Mesela birisi Müslüman oldu veya İslam’ı öğrenmek istiyor. Bulunduğu yerde sohbet veren bir arkadaşımız varsa ona yönlendirebiliriz. Kuran dersi, Peygamber tarihi şuralarda yapılıyor diyebiliriz. Çünkü ben veya tek kişi haftada on sohbet veremez. Ama bu şekilde yaparsak birimiz Kuran, birimiz tarih, birimiz akaid o zaman bir okul gibi olur. Ama değişik zamanlar değişik mekanlar ve değişik öğretmenler.
Bu fikri herkes benimsedi ve değişik gruplar kurmaya başladık. İlk faaliyetlerimiz bu oldu.
Bir müddet ev sohbetleri ile devam ettik.
Sonra bir arkadaşın aklına bir proje geldi. Bir salon tutmayı teklif etti. Hepimiz birer yemek yapalım, komşularımızı, sokaktaki insanları davet edelim dedi. (Sadece bayanlar için)
Resim galerisi şeklinde İslam’ı tanıtma günleri yapmaya karar verdik. Çünkü bir gayr-i müslime “gel ben sana İslam’ı anlatacağım” dersen kimse gelmez. Ama orda açık büfe yemekler var, galeri var bir de İslam tanıtım showu var. İlgilerini çekebilir.
Güzel bir davetiye hazırladık ve insanlara dağıttık. Sonra resim galerisi şeklinde bazı ayetleri ve açıklamalarını hazırladık. Mesela bir çocuğun anne karnındaki gelişimi, gezegenler hakkında ve bir çok konu hakkında posterler yaptık.
Hazırlıkları yaptıktan sonra insanlar gelmeye başladı. Birisi gelince birimiz merhaba deyip halini hatrını soruyor, yemek tabağını veriyor ve ona galeriyi gezdiriyordu.Bir yandan da galerideki resimlerle İslam’ı anlatıyordu. Her fotoğrafta ne diyeceğimizi daha önce ayarlamıştık.
Bu kainatın yaratıcısı var mıdır yok mudur? Şimdi sebeplere bakalım diyor ve sırasıyla hazırladığımız galeride gezinmeye başlıyorduk.
Ve elhamdülillah o galerinin sonunda 4 kişi şehadet getirip Müslüman oldu.
Birisi, birinci- ikinci resmi dinledi 4. resmi dinledikten sonra hemen şehadet getirdi. O kadar etkili oldu.




Facebookta bir grup açtık. Her davet çalışmamızda fotoğraflar paylaştık. Birisi şehadet getirdiğinde orada paylaşıyorduk. Sayfayı heryerde paylaştık ve yayıldı.
İlk yaptığımız proje çok başarılı geçti elhamdülillah.
İlk projemizi yaparken arkadaşlar hep tereddüt etti. 18 kişilik bir gruptuk ama çoğu arkadaş bir şey yapmıyordu. Kendilerine güvenleri yoktu.
Hatta aramızda bir arkadaş vardı. İlk bu davet grubunu konuşmak için ona mesaj attığımda “bana mesajı yanlışlıkla mı gönderdin, gerçekten beni bu gruba istiyor musun ben daha yeniyim ve çok ilmim yok” demişti.
Ben de mesajı yanlışlıkla göndermediğimi ve grupta kendisinide görmek istediğimizi söyledim. Bu işin ecrini düşün diyerek onu bir müddet motive ettim.
Sonra kendisi katıldı ve grupta çalıştı .
Bu arkadaşın kendisine hiç güveni yoktu. Sonra arkadaşların arasında en fazla insanların İslam’a girmesine sebep olan bu arkadaş oldu. Aramızda en başarılı kişi oldu. Ben bu olaydan şunu öğrendim. İnsan sadece birbirini iyiliğe motive etmeli. Çünkü başarılı olmak Allah’ın elinde olan birşeydir.
Bu arkadaş gayret gösterdi, okudu, verdiğimiz dersleri çalıştı ve birkaç kişi onunla beraber şehadet getirdi. (İslam’a girdi)
Daha sonra ben Medine’ye dönünce onlar için çalışma programları, projeler yazıp gönderiyordum.
Haftada bir buluşup birbirleriyle pratik yapıyorlardı. İngiltere’de davet yapan abiler var onların videolarını izleyip bazı diyalogları ezberliyor ve birbirleriyle pratik yapıyorlardı.
Bu şekilde çalışmalar yapmaya devam ettik ama İslam’a yeni girenler için de birşeyler yapmamız gerekiyordu. Öncelikle Namaz grubu açtık. Bir arkadaşı görevlendirdik. Ve ne zaman birisi İslam’a girerse ona gönderiyorduk. Onun görevi namazı öğretmekti.
Bir diğer arkadaşa Kur’an öğretme görevi verdik.
Üçüncüsüne de tevhidi öğretme görevi verdik.
Birisi Müslüman olduğunda sırasıyla bu arkadaşlara yönlendiriyorduk. Böylece sistemli bir şekilde ilgilenmeye başladık.
İşimiz daha da genişledi.
Biz İngiltere’de ve Amerika’da farklı davet gruplarını da takip ediyoruz. Takip ettiğimiz bir grubun bir faaliyeti vardı. Bayram namazında hanım davetçiler bayanlara gül ile beraber tesettürün şartları konusunda hazırlanmış bir kart dağıtıyorlardı.
Biz da bir bayram namazı çıkışında güllere takılmış kartlar hazırladık. “Tesettürün Şartları” hakkında… Ve bunu namaz çıkışı hanımlara dağıtmaya başladık. Bazılarına ayak üstü anlatıyorduk da…



Bu çalışmaların hepsini biz bayanlar olarak yapıyorduk. Hiç erkek yoktu. Erkekleri de bu davet işine katmamız gerektiğini düşündük. Danimarka’da dersler var, sohbetler var. Ama gayr-i Müslimlere yönelik tam bir davet çalışması yok.
Bunun üzerine İngilterede ki “Mission Dawah” ekibini çağırmaya karar verdik. Bu ekibi ülkene davet ediyorsun ve onlar da birkaç gün davet kursu veriyorlar.
Mesela sokaktaki bir kişiyi durdurup “15 dakikada İslam’ı nasıl anlatırsın?” gibi..
Bir mescidle anlaştık, tanıtım posterini hazırladık reklam yapmaya başladık. Organizasyonla alakalı herşeyi ayarladık.
Mescidde katılım yoğun oldu. Mescidin bir odasında bayanlar sinevizyon gösterisi şeklinde izlediler. Davet kursları şu şekildeydi. 3 saat nasıl yapacağımızı anlatıyorlar. Daha sonra biraz mola verdikten sonra 50-60 kişi sokağa çıkıyorlar. (Erkekler)
Büyük bir caddede 5-10 dakika mesafe aralarında birer kişi durdu. İnsanlara İslam hakkında broşür dağıttılar. İlk gün çıktıklarında 1 kişi Müslüman oldu. 2. Gün tekrar 1 kişi Müslüman oldu.
Şunu söyledim; 10 kişi anlaşsak sen pazartesi günü, ben Cuma günü herkesin belli bir günü olsa ve sadece 1 saat uğraşsak bu toplum çok değişir.
Müslüman olduktan sonra tabiki mesuliyet artıyor. Ona her türlü inanç esaslarını, namaz kılmayı ve ibadetleri öğretiyorsun. Fakat bir kişi bir kişi derken bu toplumda yayılır.
Mission Dawah’taki abiler İngiltereye döndükten sonra kararlaştırılıp haftada bir sokak daveti yapılmaya karar verildi.
Biz bayanların sokakta durup davet yapması hoş olmayacağı için biz de hanımlara yönelik özel günler yapmaya karar verdik. Burada her semtte bir ev var içerisi konferans salonu gibi… O semttekiler etkinlikler için orayı tutabiliyorlar. Mesela ben Amager’de oturuyorum oradaki konferans salonunu tutuyorum, bir diğer semtteki kendi bölgesindeki konferans salonunu tutuyor. İslam hakkında konferanslar hazırlıyoruz, davetiyeler bastırıyoruz. Ve etraftaki gayr-i Müslimleri çağırıyoruz. Tabi şu şekilde davet ediyoruz. “İslam tanıtım günü veya akşamı. Çeşitli ücretsiz yiyecekler olacaktır.” Çeşit çeşit yiyecekler hazırlıyoruz. Çoğu ücretsiz yemek olduğunu duyunca geliyor.
Bu şekilde elhamdülillah bir çok kişinin hidayetine vesile olduk.
Maşallah, Allah çalışmalarınızı bereketlendirsin. Bizler için çok güzel örnek oldunuz gerçekten. Röportaj için çok teşekkür ederiz…
Son olarak özelde “Genç Müslümanlar” ekibine ve genelde Türkiyeli Müslüman gençlere bir nasihatte bulunur musunuz?
Ölümden sonra arkamızda bırakacak ameller yapmaya bakalım. Eğer herkes Allah için küçük bir şeyler yapsa ümmet olarak çok değişebiliriz. Ama herkes başkası yapsın benim yapmama gerek yok derse o zaman asla ilerleyemeyiz. Allah için çalışmak en güzel amellerden, peygamberler bu işle vazifelendirilmişlerdi. Şimdi ise bize bırakılmış bir şey. Biz sadece başlayacağız gerisi Allah’a bağlı. O zaten bereketini ve yardımını veriyor.
Son olarak birkaç örnek vermek istiyorum. Yakın zaman önce Mısır’dan bir davet organizasyonu bizimle iletişime girdi ve bizim bazı dergilerimizi basmak istedi. Bize yardımcı olmak istediklerini söylediler.
Allah hiç ummadığımız uzak bir yerden yardım gönderebiliyor. Ve biz başlarken sadece Allah için küçük bir şey olsa bile birşeyler yapmak istedik. Sonra Allah bereketlendirdi, bu çalışmayı genişletti…
Bir de bu davet işleri ile uğraşırken Hristiyan bir grupla tanıştık. İnanın hayatlarını ikiye bölmüşler. Bir kendi aileleri için, bir de davetleri için. O kadar emek veriyorlar, gayret gösteriyorlar ki, çok şaşırdık.Onlar hak üzere olmadıkları halde dinlerini yaymak için çok çalışıyorlar. Biz niye bu kadar gafil kalmışız peki?
İki kadınla tanıştık, sadece haftada belli saatler çalışıyorlar. Çünkü geri kalan vakitlerini davetleri için harcıyorlar. Danimarka’da hemen hemen herkes haftalık 37 saat çalışıyor. Ama bunlar sadece bunun yarısını çalışıyorlar. Çünkü davetleri onlar için paradan, maldan daha önemli. Biz müslümanlara ne olmuş, neden hiç bu din için çalışmak istemiyoruz? Neden kendi aile hayatımız dışında hiç bir şey düşünmüyoruz? Hayatımız okul, iş ve aileden ibaret. Bu din için zaman ayıracak vaktimiz yok malesef…
Türkiyeli gençlere son olarak şunu tavsiye ediyorum: İlim öğrenelim, kendimizi geliştirelim. Bu din için çaba gösterelim. Kendimizi ve toplumu değiştirmek için çalışalım. Allah için küçük ameller yapmaya başladığımızda Allah onu bereketlendirecektir inşallah.
Genç Müslümanlar ekibine de çok teşekkür ediyorum, Allah sizi hayırla mükafatlandırsın…
Röportaj: Sevra Doğan













Maşallah barekallah. Rabbim Bizlere de nasib et. Amin.