
Ömer bin Hattab:
ْعبدالله! ما أَخْرَجَكَ الساعةَ إلى هَذا المَكانِ وَحْدِكَ, وَقَد جَنَّ اللَيْلُ
Abdullah! Seni bu saatte buraya tek başına çıkaran nedir gece oldu.
Abdullah bin Süheyl:
ما خروجُكَ أنت؟
Seni çıkaran nedir?
Ömer bin Hattab:
ضاقَ صَدْري؛ فَأَحْببتُ أَنْ أجْلُوَهُ بِالنّظَرِ إِلى السَّماءِ والنُّجوم
Göğsüm daraldı, dışarı çıkıp gökyüzüne ve yıldızlara bakmak istedim.
Abdullah bin Süheyl:
إذاً أخْرَجَني الّذي أَخْرَجَك
Desene seni dışarı çıkaran beni de dışarı çıkardı
Ömer bin Hattab:
مَهْموم! ما هَمَّك؟
Düşüncelisin. Seni düşündüren nedir?
Abdullah bin Süheyl:
هَلْ يَعِيشُ الرَّجُلُ بِقَلْبَيْن يا عُمَر؟
İnsan iki kalple yaşayabilir mi ey Ömer
وَاحِدٌ لِنَفْسِهِ والآخَرُ لِغَيْرِهِ؟
Biri kendinin diğeri başkalarının.
هَلْ نُطِيعُ آباءَنا ونَعْصِي أَفْئِدَتَنا؟
Babalarımıza itaat edelim de gönlümüze asi mi olalım?
Hz. Ömer:
وَيْلَكْ! أهُوَ الْإسْلامُ يُرَاوِدُكْ؟
Yazık sana! İslam mı gönlünü çelen?
إنْ كانَ هُوَ الْإسْلامُ ما يُرَاوِدُ فؤادَكَ فأطَعْتَهَ وجَهَرْتَ بِهِ و تَحَمَّلْتَ لهُ الْمَغَارِمُ
Gönlünü çelen İslam ise itaat et ve bunu herkese duyur, zorluklarına da tahammül et
فأنْتَ خَصْمي الْجَديرُ بِإعْجابِي وتَعْظيمي
O zaman saygımı ve hayranlığımı hak eden bir düşman olursun
أمّا إذا جَبُنْتَ آثَرْتَ السَّلامَةَ على غَيْرِ ما اعْتَقَدْتَه فأنْتَ حَليفي الْجَديرُ باحْتِقاري له وازْدِرائي
Ancak eğer korkaklık edip rahatlığı inancına tercih edersen o zaman küçümsenmeyi ve aşağılanmayı hak eden bir dost olursun
لا أَدْري كَيْفَ أَنْصَحُك
Sana nasıl nasihat vereceğimi bilmiyorum.
Abdullah bin Süheyl:
بَلا قَدْ نَصَحْتَني يا ابْنَ الخَطَّابِ
Aksine, verdin bile Hattab’ın oğlu