Saffan bin Umeyye:
قَدْ تَأَخَّرْتَ عَلَيْنا بِالشَّرابِ يا بِلال
Bize içecek getirmekte geciktin ey Bilal
Bilal bin Rebah:
ما كُنْتُ لِأبْدَأَ بِفِتْيَةِ قُرَيْشٍ قَبْلَ شُيوخِها
Kureyş’in büyüklerinden önce gençlerinden başlayamazdım.
Halid bin Velid:
نَحْنُ واللهِ أحْوَجُ إِلى الْشَرابِ مِنْ شَيْخٍ رَقَّتْ عِظامُهُ وذَهَبَ وَفْرُهُ
Vallahi bizim kemikleri incelmiş ve gücü gitmiş yaşlıdan çok içeceğe ihtiyacımız var.
Saffan bin Umeyye:
صَه، لا يَسْمَعُنا أَحَدُهُم
Sus, kimse duymasın bizi
Halid bin Velid:
أَ ما زِلْتَ تَخَافُ أَبَكَ؟
Babandan hâlâ korkuyor musun?
Saffan bin Umeyye:
حَتّى يُوضَعَ فِي قَبْرِهِ
Kabrine yerleştirilene kadar
İkrime bin Ebu Cehil:
كَيْفَ رَضِيتَ أنْ يَصْرَعَكَ غُلامُ جُبَيْر بن مُطْعِم ذَلِكَ الْيَوم؟
O gün Cübeyr bin Mutim’in kölesinin seni alt etmesine nasıl razı oldun?
Bilal bin Rebah:
وَحْشي؟ إِنَّهُ أقْوَى مِنّي يا سَيَّدي
Vahşi mi? O benden kuvvetlidir efendim.
وَلَوْ كانَتْ الغَلَبَةُ بِالتَّمَنّي؛ لاِنْقَلَبَتْ أَحْوالُ النَّاسِ
Galibiyet temenniyle olsaydı insanların düzeni alt üst olurdu
Amr bin As:
صَدَقْتَ، ولَكُنْتَ الآنَ مَعَ الشُّيُوخِ تَصُولُ وتَجُول وتَقْضِي في أَمْرِ مُحَمَّدٍ؛ فَيُطِيعُكَ الْقَوْم
Doğru dedin, öyle olsaydı sen de şimdi büyüklerle birlikte dilediğini yapar Muhammed soruna bir çözüm getirirdin halk da sana itaat ederdi
هَلْ تَتَمَنَّى لَوْ كانَ ذَلِكَ يا بِلال؟
Böyle olmasını ister miydin ey Bilal?
Bilal bin Rebah:
لَوْ اِطَّلَعَ النَّاسُ علَى أَماني النّاس؛ لَمَّا تَصَافَحُوا إلاّ بِالسُّيوفِ
İnsanlar insanların arzularına vakıf olsaydı O zaman ancak kılıçlarla selamlaşırlardı
َوَلَكِنْ، ما تَصْنَعُ الْجَوارِحُ وَقَدْ مَلَكْتُموها مِنّي يا سَيِّدي؟
Ancak bedenim size aitken ne yapabilirim ki efendim?
فَلَكُمْ عليّ ما عَلَى الْعَبْدِ مَنْ حَلْبَ الشِيّاهِ ورَعي الإِبِلِ وحَمَلِ الدِّلاءِ والوُقوفِ في ناديكم
Sizin için kölenin ne yapması gerekiyorsa onu yapar; koyunları sağar develeri güder Kovaları taşır toplantılarınızda hizmet ederim
Saffan bin Umeyye:
لَو كُنْتَ تُحْسِنُ مِنَ اللَّعِبِ بِالحَرْبَةِ ما تُحْسِنُهُ مِن تِلْكَ؛ إذاً لَتَمَّ لَنا حَظُّنا مِنْكَ
Bunda olduğun gibi mızraklı oyunda da iyi olsaydın senden yana şansımız mükemmel olurdu
Bilal bin Rebah:
لَيْسَ مِنْ طَبْعِ الحَياةِ تَمامُ الْحُظوظ يا سَيِّدي؛
Her şeyin mükemmel olması hayatın tabiatına aykırıdır efendim.
ِوإلّا اسْتَغْنى النّاسُ عَنِ النّاس
Öyle olsaydı kimse kimseye muhtaç olmazdı
Amr bin As:
ما عَلِمْتُ قَبْلَ الْيَوْمِ أنَّ لَهُ حِكْمة
Bugüne kadar akıllı olduğunu bilmezdim
Saffan bin Umeyye:
كنّا أحْوَجُ إلىَ حَرْبَتِهِ وقُوَّتِهِ
Biz onun mızrağına ve kuvvetine muhtaçtık
Amr bin As:
عَبْدٌ ورأي، أعْظَمُ خَطَرًا مِنْ عَبْدٍ وحَرْبة
Akıllı köle mızraklı köleden daha tehlikelidir