İslamKuran - Sünnet

Bakara Suresi Tefsiri 37. Bölüm – Nouman Ali Khan

Nouman Ali Khan’ın yaptığı Bakara Suresi Tefsiri 37. Bölüm. Bu derste Bakara Suresi 103. ayet konu ediliyor.

“O dönemin geride kalan Müslümanları, diğer bir ifade ile Yahudileri, öyle korktular ki “Falanca kişi cinlenmiş, falanca kişiye sihir yapılmış ve o da bundan dolayı tüm sınavlarında başarısız oluyor, falanca kişi oldukça sıkıntılı günler geçiriyor çünkü birisi ona büyü yapmış.” şeklinde düşünüyorlardı. Nasıl hasta olduğunuzda ilaç almak için eczaneye gidersiniz ve ilacı almak için reçeteye ihtiyacınız varsa, insanlar bu sihri yapanlara giderek “Ne okuyayım da üzerimdeki bu sihri ve nazarı kaldırayım?” diye yardım isterlerdi. İnsanların kollarına, boyunlarına, kulaklarının etrafına, gözlerine bir şeyler bağlarlardı. Bunun sonucunda ne olur? İslam’ın özü gider ve yerine insanları iyileştirmek için bu saçma reçeteler kalır. İslam’dan geriye kalan bu olur.

Allah bu Kitabı, bize içindeki ayetleri bir kâğıda yazıp, katlayıp adeta bir nikotin bandı gibi kolumuzun etrafına sarmamız için indirmedi. Allah Ayetel Kürsi’yi arabanızda dikiz aynanızın üzerine asmanız ve böylece kazalardan korunmanız için indirmedi. Araba kazasından korunmak istiyorsanız arabanızı dikkatli sürün. Arabanızın torpido gözünde Mushaf taşımanız sizi kazadan korumayacaktır. O çift taraflı hava yastığı değildir.

Mümini koruyan kalbindekidir…

Bunların bir şekilde kendisini koruduğunu düşünenler şunu bilmeli ki; mümini koruyan kalbindekidir. Allah’ın kelamını kalplerinde taşırlarsa işte onları koruyacak olan odur. İnsanlar gelir şöyle der: “Üzerimdeki sihiri, nazarı gidermek için ne okuyayım?” Size şunu söyleyeyim ki, Allah Kuran’da bizlere sürekli olarak “anlayasınız diye” ifadesi ile hitap ediyor. Eğer Kuran’ı anlamadan okursanız, bu tavsiye edilen bir durum değildir. Arapça bilmiyor olsanız bile, okuduğunuz surenin anlamlarını öğrenmeye çalışın, surenin tefsirini okuyun, o sure ile ilgili bazı sohbetler dinleyin ve ondan sonra sureyi Arapça okuyun. İşte Kuran sizi o zaman koruyacaktır.

Kuran’ı hiç anlamadan, sadece okumuş olmak için okuyorsanız daha önce hiç yapılmamış bir şeyi yapıyorsunuz demektir. Kuran’ı okuyup da ne anlama geldiğini bilmeyen bir sahabe var mıydı? Söyleyin bana. Biz ise “Kuran’dan sadece şurayı okumalıyım ya da burayı okumalıyım.” diyoruz. Bu aslında Allah’ın Kitabı ile çok yüzeysel bir bağlantı içinde olmaktır. Allah’ın Kitabı’nın sizi korumasını istiyorsanız Allah’ın Kitabı ile samimi bir bağlantınız olmalı. Allah’ın Kitabı ile anlamlı bir ilişkiniz olsun.

Biz Kuran’da özellikle bizim işimize yarayacak bir iksir bulmaya çalışıyoruz. Kuran’dan bana bir ayet bul, onu işte şu kadar oku, odanın etrafında dön ve tavana dokun. Tamam artık alerji problemin kayboldu. Artık hapşırmayacaksın. Böyle şeylerle küfre düşüyorlar.  Kuran bunun için indirilmedi. Rasûlullah’ın (sav) Sünneti bize bunun için bırakılmadı. Evet, bizim faydamıza olabilecek bazı dualar, zikirler var. Bizi koruyan dualar var. Bu amaçla yatmadan önce İhlas, koruyucu Felak ve Nas surelerini üçer kez okuyup elinize üfleyebilirsiniz. Allah’ın kelimeleriyle dua ederseniz Allah sizi koruyacaktır.

Sadece şu duayı yaparak bile Allah’tan korunma isteyebilirsiniz. “Euzü bi kelimatillahit-tammati”, “Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım. Ama bunu söylemeden önce “Euzü Billah” diyoruz. Daha sonra “Euzü bi kelimatillahit-tammati” duasını okuyoruz. Yani Allah’ın kelimeleri yalnız Allah’a döndüğümüz ve yalnız O’ndan yardım istediğimiz -zaman bizi korur. Allah ile bağlantısı olmayan kimseye Allah’ın kelimelerinin bir faydası olmaz.

“كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ اَسْفَاراًؕ” (Cuma, 5) “Sırtlarında ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.” Allah bizi onların durumuna düşürmesin.

Takva sahibi olsalardı…

“لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ خَيْرٌؕ” diye buyuruyor. Takva sahibi olsalardı Allah katında kazanacakları yatırım getirisi daha hayırlı olacaktı. Burada geçen “mesûbe” kelimesini özellikle getiri diye çevirdim. Sevap kelimesiyle ilişkili diye bu kelime birçok mealde ödül olarak çevriliyor. Ama sevap ifadesi Urduca konuşan kişiler arasında bile yaygın olarak ne anlama geldiği bilinen bir ifadedir. Saaba veya yesubu ifadesi aslında bir şeyi geri getirme anlamında kullanılır. Yani iyi bir şey yaptığınızda onun size fayda anlamında bir geri dönüşü olur. Örneğin bir işte çalışırsanız karşılığında size maaş çekiniz verilir. Eğer bir yatırım yaparsanız bu yatırımın getirisi size geri döner.

Allah size diyor ki, eğer imanınız ve takvanız varsa bu yatırımın karşılığında size pek çok yarar geri dönecektir. Sevab ya da mesube ifadesi sadece size geri dönen yarar anlamına gelmez, aynı zamanda bunun sürekliliğini ifade eder. Bundan dolayı aynı kelimeden “sevb” harfleri elde edilir. “Sevb” sürekli olarak giydiğiniz elbise anlamına gelir. Bu kelimenin çoğulu Nur Suresi’nde geçtiği gibi “siyâb” dır. “وَحٖينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهٖيرَةِ” “Öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit.” (Nur, 58)

Burada anlatılmak istenen şudur ki, eğer iman ve takva sahibi olursanız, bunların yararı size sürekli olarak geri dönecek ve dönmeye devam edecektir. Allah iman ve takva sahibi olmanın mükâfatlarını ahirette göreceğinizi ayrıca söylemiyor. Allah bu mükâfatları hem bu dünyada hem de ahirette göreceğinizi bu şekilde ifade etmektedir. Takva sahipleri, iman sahipleri, -Allah bizi olanlardan eylesin- bunun mükâfatını hem bu dünyada hem de ahirette elde edeceklerdir.

Bakara Suresi Tefsiri 37. Bölüm pdf dosyasını indirmek için tıklayın.

Bakara Suresi Tefsiri 37. Bölüm video dosyasını indirmek için tıklayın.

Benze Yazılar

3 Yorum

  1. Allah celle celahü emeği geçen kardeşlerimden razı olsun Rabbim ben razı oldum…. Amin..

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu